top of page

The Lighthouse - Baba ve Oğul

Güncelleme tarihi: 5 Kas 2024


Lighthouse

"The Lighthouse" Robert Eggers tarafından yönetilen 2019 yapımı bir psikolojik korku filmi. Filmin başrollerinde Willem Dafoe ve Robert Pattinson yer almakta. Film, 1890'larda iki fener bekçisi, Thomas Wake ve Ephraim Winslow'un uzak bir adada bir deniz fenerinde çalışırken yaşadıklarını anlatıyor. Film, siyah beyaz olarak çekilmiş ve bu sayede oldukça gizemli bir atmosfer yaratılmış.


“The Lighthouse" filmindeki iki ana karakteri kısaca tanımamız gerekirse:


Thomas Wake (Willem Dafoe): Filmin yaşlı, deneyimli ve otoriter karakteri, deniz fenerinde bekçilik yapmakta. Wake, sürekli olarak yardımcısı Ephraim Winslow'a meydan okumakta ve onunla bir güç mücadelesine girişmekte. Bazen kendi karanlık geçmişinden bahsederek gizemli davranışlarıyla dikkat çekmektedir.


Ephraim Winslow (Robert Pattinson): Filmin genç ve güçlü karakteri, Thomas Wake'in yardımcısı. Wake'in emirlerine uymak zorunda olan Winslow, kendi iç çatışmalarıyla boğuşurken çoğu zaman gerçeklik ve hayal arasındaki sınırların bulanıklaştığı durumlar yaşar.


Ephraim Winslow’un adaya gelişiyle Thomas Wake ile ilişkilerinin nasıl bir seyir izleyeceğinin sinyalleri verilir. Wake otoritesinin Ephraim tarafından tanınması için ona görevlerini hatırlatır. Bazı sahnelerde bu öyle bir hal alır ki istediğinin otoritesinin tanınmasından da ötesi olduğu hissedilir. Örneğin yerlerin temizlenmesi ile ilgili bir sorundan sonra Ephraim’e şöyle der; “Tekrar süpüreceksin ve bu sefer adam akıllı yapacaksın. Sonra gidip on kez daha süpüreceksin. Hatta sana buradaki bütün parkeleri ve tahtaları çıplak ellerinle çıkarmanı söylesem bile yapacaksın ! Hatta ve hatta bütün çivileri sökmeni hepsinin tozunu almanı ve onları balina siki gibi parlatıp sonra bütün deniz fenerini sıfırdan inşa etmeni ve bunu tekrar tekrar yapmanı istesem bile yapacaksın ! Ve bunu yüzünde bir tebessümle yapacaksın, çünkü bundan zevk alacaksın. Hoşuna gidecek çünkü ben sana öyle emrediyorum! Bir daha bana karşı çıktığını göreyim, maaşını keserim. Duydun mu beni evlat? “ Deniz feneri bu çatışmanın en yoğun hissedildiği yerdir. Ephraim’in fenerin ışık kaynağı olan lensin bulunduğu kısma çıkmasına izin yoktur. Ephraim feneri görmek istediğini söylediğinde Wake şöyle der; “Herkes kendi işine baksın. Işık benim işim.”


İki adam arasında yaşanan çatışmayı öidipal bağlamda değerlendirecek olursak; Wake katı, kuralcı ve otoriter bir babayı temsil etmekteyken, Ephraim bazen itaatkar, bazen isyankar bir oğlu temsil etmektedir. Ephraim için ise Wake yalnızca otoriter baba değil aynı zamanda barakada içtikleri zaman dostluk kurduğu bir figüre de dönüşmektedir. Bu iyi ve kötü baba figürleri ödipal çatışmanın negatif ve pozitif boyutlarının yansıtmaktadır. Oidipal rekabet anne ve onun sevgisi üzerine kuruludur. Filmde bir çok anne-kadın simgesi bulunmaktadır. Bunların başında deniz feneri vardır. Geceleri tüm kasvetin ve karanlığın içinde parıltısı iki adam için de büyüleyici bir etki yaratmaktadır. Bunun dışında; deniz, deniz kızı, ahtapot diğer anne-kadın sembolleri olarak sayılabilir. Wake geceleri deniz fenerine gider. Ephraim’in ışığın merkezine girmesi kesinlikle yasaktır. Bir gece Eprahim’in merakı onu yukarı çıkarır ve Wake’i izler. Bu halüsinatif bir deneyimidir. Ahtapot kolları, akan sperm, Wake’in haz aldığını belli eden sesler ve hayvansı başka sesler. Bunların tümü bir çocuğun anne ve babası arasında yaşanan cinsel ilişkiyi yorumlayışına benzer. Olaya tanık olduktan sonra Eprahim adaya geldiğinde bulduğu deniz kızı biblosu elinde bir şekilde mastürbasyon yapar. Bu sahnede gözünün önüne gelen görüntüleri izleriz; Deniz kızı, deniz feneri, yengeç, ahtapot, kazık ve iş arkadaşını nehre itişi. Fantezisinde cinsel ilişkiyi nasıl kurguladığını görürüz.


Burada yer değiştirme kavramına değinmek gerekir. Psikanalitik açıdan yer değiştirme, bireyin bilinçdışında bulunan dürtü ve isteklerin, doğrudan ifade edilemeyen veya kabul edilemeyen bir nedenle, farklı bir hedefe yönlendirilmesi sürecidir. Genellikle bireyin bir şeyi ya da bir kişiyi doğrudan hedef almaması durumunda ortaya çıkar. Eprahim sahip olmak istediği şeyi( Deniz feneri - Anne) yer değiştirmeler ile daha az tehlikeli hale getirmektedir. Fakat bu yer değiştirmeler de yetersiz kalır. Mastürbasyonun sonunda haz ve acı karışımı bir duygu yaşadığını ve ağladığını görürüz. Elinden düşen deniz kızı biblosu kırılır. Babada(Wake) olduğu gibi annenin de sadece iyi değil, kötü(yutan deniz ve saldırgan deniz kızı) temsilleri de bulunur.


Tekrar baba ve oğula dönecek olursak; ikili arasında farklar ve benzerliklere bakmak yararlı olacaktır. İkisi de W harflerini paylaşan isimlere sahiptir. Sonradan öğrendiğimize göre Eprahim’in gerçek ismi Wake’in de ilk ismi olan Thomas’dır. İsimler dışında iki adam da iş arkadaşlarının ölümlerine neden olmuşlardır. Wake bunun üstünü bir “delilik” hikayesi uydurarak örtmeye çalışırken, Eprahim ölümüne göz yumduğu arkadaşının kimliğini alır. Kimliğin sahiplenişi de yine baba ile olan ödipal çatışmanın sonunda ortaya çıkan “saldırganla-özdeşleşim” mekanizmasını akla getirir. Anna Freud tarafından tanımlanmış olan, çocukluk dönemine özgü savunma mekanizmalarından biri olan saldırganla özdeşim; Genellikle dışarıdan gelen eleştiri şeklindeki bir tehdit karşısında kullanılır. Çocuk saldırganın saldırganlığını benimsemekle, tehdit edilenden tehdit eden konumuna geçer; devraldığı saldırganlığı, saldırganlık beklediği kişiye yöneltir. Eprahimin eski iş arkadaşı ile yaşadığı şeyde tam olarak böyledir. İş arkadaşı ona sataşır ve rahatsız eder. Eprahim ondan kancalı kaldıracını ister fakat hakaretlere maruz kalır. Sonunda uygun olduğu bir anda ustabaşının kafasının arkasına vurarak onu nehre atar.


İki adamın bir birlerinin aynası olduğunu söylemek yanlış olmaz. Aynanın işlevi yansıtmaktır ve yansıtma aynı zamanda önemli bir savunma mekanizmasıdır ve kısaca şöyle tanımlanabilir; Suçluluk duyguları uyandıracak nitelikteki dürtülerin, düşüncelerin ve isteklerin diğer insanlara mal edilmesi. İki adam da suçlarını, deliliklerini ve gayri ahlaki davranışlarını birbirlerine yansıtır. Örneğin Wake, Eprahim’in bok gibi koktuğunu söyler, ki bu Eprahim’in görevlerinden biri olan dışkıların temizlenmesi ile ilgilidir. Eprahim ise Wake’in sürekli gaz çıkarmasından yakınır. Kötü kokan kimdir ? Yine Eprahim adadan sandalla ayrılmaya karar verdiğinde Wake sandalı baltayla parçalar. Kulübeye girdiklerinde ise bunu yapanın Eprahim olduğunu söyler. Yansıtma burada da devrededir ve bu savunma mekanizmasının bir diğer özelliği olan karşı taraf üzerinde kurulmak istenen baskıyı da görürüz. Eprahim akıl sağlığından şüphe etmeye başlar. Belkide Wake için Eprahim’in adadan ayrılışı kabul edilemezdir fakat ona olan bağlılığını göstermek de ayrı bir çatışma yaratmaktadır. Bu çatışmanın yüzeye çıkmasını sağlayan şey alkol olur. Çok sarhoş oldukları bir akşam Eprahim, Wake’in aşçılığından ve yaptığı yemeklerden şikayet eder. Wake yalvarırcasına yemeklerini beğendiğini söylemesini ister. İkilinin ağız dalaşından sonra Wake öfkelenir ve Eprahim’e beddualar yağdırır. Burada Eprahim tarafından sevilmek istediğide ortaya çıkar fakat bu hislerin ifade edilmesi otoriter yapısına zarar verebilir ve reddedilişi Eprahim yönelik büyük bir öfkeye neden olur.


Bu sevgi nefret ilişkisi temelinde kastrasyon karmaşası yatmaktadır. Yakınlık ve uzaklık sorunları ikilinin ilişkisinde sürekli ortaya çıkar. Sarhoş olduklarında bazen dudak dudağa gelecek kadar yakınlaşırlar ve sonra yumruklaşacak kadar birbirlerinden nefret ederler. Wake’in Eprahim’in maaşını kesmekle ilgili tehditleri sembolik kastrasyon tehditleridir. Buna karşılık Eprahim bir bıçak edinir ve uyurken Wake’in anahtarlarını çalar. Başına gelmesinden korktuğu şeye karşı önlemler alır.


Son olarak öidipal çatışmanın çözümlenmesi kişiye bir kimlik duygusu verir. Yeni amaçlar ve yollar bulmasını sağlar. İzlediğimiz hikayede bunun gerçekleşemediğini görmekteyiz. Filmin sonunda bu çatışma Eprahim'in aklını kaybetmesine neden olur.





İLETİŞİM

(+90) 543 282 83 39 

Klinik Psikolog / Psikoterapist Kadir NİĞDELİ

 ©2022

bottom of page