top of page

Ruhsal İnziva (Psychic Retreat)

Güncelleme tarihi: 6 Kas 2024

Ruhsal inziva (Psychic Retreat), İngiliz psikanalist John Steiner tarafından geliştirilmiş bir kavramdır. Steiner, bu terimi, bireylerin içsel dünyalarında ruhsal acıdan kaçınmak amacıyla oluşturdukları savunma mekanizmasını açıklamak için kullanmıştır. Bu kavram, psikanalizin Kleinci geleneği içinde yer almakta olup, bireylerin bilinçdışı dünyalarında güvensiz ve tehdit edici hissetmelerine neden olan duygularla baş edemediklerinde nasıl "geri çekildiklerini" açıklar. Steiner'ın kavramı geliştirmesindeki temel amaç, özellikle şizoid ve paranoid savunmaların işleyişini anlamak ve tedavi sürecindeki zorlukları kavramaktır. Ruhsal inziva, bireylerin hem gerçek dünyadan hem de içsel dünyadaki zorlayıcı duygulardan kaçındıkları, izole edici bir mental alan yaratma çabasıdır.

Ruhsal İnziva şeması

Ruhsal inziva, bireyin psikolojik acı, kaygı veya çatışma ile başa çıkma çabası sırasında bilinçdışı olarak zihninde güvenli ve izole bir alan yaratması halidir. Bu durum, bireyin dış dünyayla olan bağını kesmeye yönelik bir savunma stratejisidir. Birey, oluşturduğu bu sığınakta gerçeklikten uzaklaşır ve bilinçdışı bir şekilde tehlikelerden korunmayı amaçlar. Ancak bu süreçte bireyin gerçek dünyayla olan ilişkisi bozulur ve dış dünyadan kopmaya başlar. Bu geri çekilme, bireyin kaygı, öfke veya çaresizlik gibi olumsuz duygularla baş edememesi durumunda oluşur.


Steiner’ın çalışmaları büyük ölçüde Melanie Klein’in kuramına dayanır. Klein, bireyin bilinçdışı çatışmalarla baş edebilmek için çeşitli savunma mekanizmalarına başvurduğunu belirtmiştir. Bu savunmaların bir kısmı paranoid ya da şizoid savunmalardır. Steiner, ruhsal inziva kavramıyla bu savunmaların daha ileri bir formunu tanımlamış ve bireyin sadece duygulardan kaçınmakla kalmayıp, aynı zamanda içsel bir güvenli bölgeye sığındığını öne sürmüştür. Bu savunma, özellikle ağır psikopatolojilere sahip bireylerde, dış dünyanın talep ve beklentileri karşısında kişinin kendisini koruma çabası olarak ortaya çıkar. Ancak, bu koruma çabası dış dünyaya yabancılaşma, sosyal ilişkilerden uzaklaşma ve gelişimin durması gibi ciddi sonuçlar doğurabilir.


Ruhsal inziva, genellikle şizoid, paranoid ve narsistik kişilik bozuklukları ile ilişkilendirilir. Fakat sadece bu patolojilere ait bir savunma değildir. Bireyler, özellikle yoğun stres, kaygı ve çatışma durumlarında dış dünyadan ve sosyal ilişkilerden çekilirler. Steiner’a göre bu süreç, kişinin bilinçdışında var olan korkuları ve tehdit algısını yatıştırma amacı taşır. Ancak bu geri çekilme durumu, kişiyi dış dünyaya karşı daha fazla yabancılaştırarak, kendini daha da izole hissetmesine yol açar. Bu süreçte birey, diğerleriyle anlamlı ilişkiler kurmakta zorlanır ve kendi içine kapanarak yaşamını sürdürebileceği, hayali bir dünya yaratır. Bu durum, klinik olarak şizoid ve narsistik kişilik yapılarında gözlemlenir. Kişi, duygusal olarak erişilemez hale gelir ve çevresindeki kişilerle empati kuramaz. Bu da terapi sürecinde büyük bir dirençle karşılaşılmasına neden olur.


Ruhsal inziva, psikanalitik terapi sürecinde de önemli bir zorluk teşkil eder. Bireyler, bu geri çekilme durumundayken terapötik ilişkiye girmekte zorlanırlar ve terapistle kurdukları bağı kesintiye uğratabilirler. Steiner, bu durumu dirençl ilişkilendirir. Terapi esnasında birey, bilinçdışı olarak, terapistin içsel dünyasına girmesini engellemek için ruhsal bir duvar örebilir. Bu durumda terapistin sabırlı olması ve hastanın geri çekilme stratejisini anlaması önemlidir. Ruhsal inziva sürecindeki bireyler, terapistin anlayışlı ve yargılayıcı olmayan yaklaşımına ihtiyaç duyarlar. Terapist, bireyin geri çekildiği "sığınak" ile yüzleşmesini sağlarken, güvenli bir ilişki ortamı oluşturmalıdır.


Steiner yayınladığı ikinci kitapta ruhsal inzivadan çıkışa odaklanır. Bunun nasıl gerçekleşebileceği konusunu derinlemesine incelemektedir. Kitaba da ismini veren iki kavram önem taşımaktadır; görmek ve görülmek. Bu iki kavramın nasıl ruhsal inzivadan çıkışa aracılık ettiğine bakalım.


Ruhsal inziva'da Görme (Seeing)

Görme, bireyin hem kendisini hem de çevresindeki insanları gerçekçi bir şekilde algılayabilme kapasitesiyle ilgilidir. Steiner, bireylerin kendi iç dünyalarıyla yüzleşmediklerinde, gerçekliği çarpıtarak kaçınma eğiliminde olduklarını savunur. Bu durum, bireylerin kendi duygularını ve ihtiyaçlarını "görmelerini" engeller.

  • İçsel Görme: Steiner, "görmeyi" öncelikle kişinin kendi içsel dünyasına yönelik bir keşif süreci olarak tanımlar. Kişi, kendi dürtülerini, arzu ve korkularını, bilinçdışı savunmalarını fark etmeye başladığında bu "görme" kapasitesini geliştirmeye başlar. Ancak bu süreç kolay değildir; bireyler genellikle bu gerçeklerle yüzleşmekten kaçınarak ruhsal inzivaya çekilirler. Görme, bireyin bu inzivadan çıkma sürecinin ilk adımıdır.

  • Gerçekliği Algılama: Steiner'a göre, bir bireyin kendini "görmesi" aynı zamanda diğer insanlarla ilişkilerini daha gerçekçi bir şekilde algılamasını sağlar. Yani, birey kendi içsel duygusal çatışmalarını daha iyi anladığında, başkalarının davranışlarını da daha sağlıklı bir perspektiften görebilir. Bu, hem kendine hem de başkalarına karşı daha gerçekçi, empatik ve anlamlı ilişkiler kurmanın anahtarıdır.


Ruhsal inziva'da Görülme (Being Seen)

Görülme ise, bireyin başkaları tarafından anlaşılma ve kabul edilme ihtiyacını ifade eder. Ruhsal inziva durumundan çıkmakta çok önemli bir yere sahiptir. Steiner, bu kavramı özellikle terapötik ilişkide önemli bir unsur olarak ele alır. Bireyin, psikolojik inzivadan çıkabilmesi için, başkaları tarafından görülmeye ve anlaşılmaya hazır hale gelmesi gerekir. Ancak bu süreç, çoğu zaman korkutucu olabilir, çünkü birey savunmasız kalmaktan ve yargılanmaktan korkar.

  • Savunmalar ve Görülme Korkusu: Steiner, bireylerin çoğu zaman derin bir şekilde "görülmekten" kaçındıklarını belirtir. Görülmek, bireyin savunmasız ve çıplak bir şekilde tüm duygusal acılarını ve çatışmalarını başkalarının önüne sermesi anlamına gelir. Bu da, hem utanç hem de suçluluk duygularını harekete geçirebilir. Birey, görülmenin getirebileceği bu yoğun duygusal yüklerden kaçınmak için psikolojik savunmalarını kullanır ve bir inzivaya çekilir.

  • Terapötik İlişki ve Görülme: Steiner, terapötik süreçte hastaların bu "görülme" deneyimini yaşamasının iyileşmenin kritik bir parçası olduğunu savunur. Terapist, hastayı yargılamadan, anlayışla ve empatiyle gördüğünde, bu, bireyin savunmalarını bırakmasına ve inzivadan çıkmasına yardımcı olur. Terapist tarafından görülmek, bireyin kendi içsel çatışmalarını kabul edebilmesini sağlar ve bu sayede birey, hem kendi gerçekliğini hem de başkalarının gerçekliğini daha açık bir şekilde görebilir.


Steiner, "görme" ve "görülme" kavramlarının birbirini tamamlayan süreçler olduğunu vurgular. Birey, önce kendi içsel dünyasını görmek ve anlamak zorundadır. Ancak bu, genellikle başkaları tarafından görülme ve tanınma süreciyle birlikte gerçekleşir. Yani, birey kendini görmek için başkalarının onu görmesine ihtiyaç duyar. Bu, psikanalitik terapinin temel dinamiklerinden biridir: Birey, terapist tarafından görüldükçe, kendisini daha iyi görebilir ve kabul edebilir.



KAYNAKÇA

  1. Steiner, J. (2003). Psychic retreats: Pathological organizations in psychotic, neurotic and borderline patients. Routledge.

  2. Steiner, J. (2011). Seeing and being seen: Emerging from a psychic retreat. Routledge.

 
 

İLETİŞİM

(+90) 543 282 83 39 

Klinik Psikolog / Psikoterapist Kadir NİĞDELİ

 ©2022

bottom of page